Baykal, Karayalcın, Kılıçdaroğlu hangi partiye muhalefet etti, ediyor.

80 öncesi çocuktum ama 80 sonrası partimizdeki gelişmeleri takip etmeye çalıştım.
Muhalefet etmek iktidarın yanlışlarını anlatmak değildir. Yanlış bulduğunuzun doğrusunu, da yada böyle olmalı diye söylemelisiniz.
Örneğin Suriye teskeresi diye bir teskereye parti gurubu hayır dedi. Libya teskeresine de evet demişti. Ona göre de davranıyordu.

Parmak çoğunluğuna sahip TBMM de hayır demenin bir anlamı yoktur. Komşularla savaşa hayır yurtta barış dünyada barış mitingi yaptınız mı ? Bildiriler afişlerle halkı aydınlatıp savaşa karsı miting ve toplantılarla hayır dediniz mi?  Barışı korumak CHPli olmanın şartıdır. Tüzük ve program gereği parti yöneticileri bu temel ilkelere göre hareket etmek zorundadır.
Bu isler lafla olmaz. 20 yılda  1 tane savaşa hayır mitingi yapıldı mı?

Partinin program ve tüzüğüne, ilkelerine uymayanlar bakın neler yaptı.
Baykal, Karayalcın, Kılıçdaroğlu’nun birbirlerine bir itirazı var mı?
Aralarında anlaşamadığı bir konu var mı?
Simdi kalkıp Karayalcın ayrılıp SHP yi yeniden kurdu, Kılıçdaroğlu Önce DSP ye gitti ayrılık var diyebilirsiniz. Gidip yine  Baykal yönetimdeyken gelenlere de demeli.
Bu kadrolar 1990 da SHP içinde birlikte idiler. ANAP iktidarı sonrası bu kadrolar 2. ortak olarak  iktidara geldi. Limon gibi sıkacağız dedikten sonra halkımıza verilen sözleri yerine getirseydiler  1995 de % 10 küsur oy alıp iktidardan düşerler miydi? (Süreç devam etmemiş olsaydı, Baykal’ın genel başkanlığında muhalefet partisi olarak 1999 da barajın altında kalır mıydı?)

O günlerde gazeteler SHP bugün de kendi kalesine bir gol attı diye haber yapardı. En büyük golde Sivas katliamı idi. Tabi ki bu goller aslında Türk milletine Türkiye’ye karşı atılan gollerdi.
Özelleştirme yasasına, gümrük birliği anlaşmasına imza atana CHP’li denir mi?
Çiller özeleştirme yasasını çıkardığında son sosyalist devleti de yıktık demişti.
Evet yıkılmak için  darbe vurulan Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetti.
İmza atanlara, bunları imzalamak ekonomik ve siyasal bağımsızlığa vurulan darbedir deyip hayır demek gerekmiyor muydu? .
Bağımsızlığı savunmak o günde bugünde CHPli olmanın şartıdır.
Bunları yapmayana CHPli denir mi? O gün bu iki kanuna hayır diyen Mümtaz Soysal’ı bakanlıktan aldıktan sonra evet dendiğini hatırlatalım.

Ankara, İstanbul  ve İzmir belediyeleri SHPli belediye başkanları yönetiyordu.
SHP de bunlara itiraz etmeyenler bakın ne yaptı.
1994 yerel seçimlerinde Baykal yönetimindeki CHP bütün partileri rakip gördü ki aday çıkardı. Sonuç 3 ildeki SHPli belediyeler secimi kaybetti. Ankara ve İzmir de hatırlayanlar, secim sonuçlarına bakanlar Baykal Yönetimindeki CHP’nin SHPli belediyelere muhalefet ettiğini bu yüzden secimin kaybedildiğini hatırlar. Öyle ya madem  ayrı partisin secime girerim diyorsun o halde neden 1 yıl sonra SHP ile CHP çatısı altında birleşiyorsun.
Simdi dersiniz ki Baykal’ ın  1995 deki rakibi Karayalcın idi. Haklısınız daha sonra ayrılıp SHP yi yeniden kurdu. Baykal’ın yaptığını bu defa o yaptı.
Adama sormazlar mı birbirinizi tanıyordunuz neden birleştiniz neden ayrıldınız?

2009 yerel seçimlerinde Karayalcın SHP’yi bırakıp Ankara da CHP adayı oldu.
1994 de secimi kaybedenler bir kez daha secimi kaybetti. O gün Baykal ve Karayalcin’ın görevinden istifa etmesi gerekmez miydi?
Erdemli olmak CHPli olmanın şartıdır.
Sonuç, SHPli belediyeler kaybediyor parti barajın altında kalıyor. Allah askına bu sonuçları yaratan yöneticilerin o koltuklarda 1 dakika daha oturma hakkı olabilir mi? CHP’nin böyle yöneticiler tarafından yönetilme lüksü olabilir mi?

PM, kurultaya, parti örgütlerine darbeler vurulurken Baykal ve Karayalcın’ın  bir itirazı var mı? Partinin hukuk dışı, ilkelerine aykırı olarak yönetilmesine bir itirazları var mı? Dün yoktu bugünde yok. Partiyi barajın altında bırakan kadrolar bugün yine hep birliktedirler.
Bu kadrolardan partiye millete bir fayda gelir mi?
Bu kadrolar partinin program ve tüzüğüne ilkelerine, iktidarda iken verdiği sözleri tutmayarak tam tersi şeyleri yaparak, CHP ye muhalefet etmiş olmazlar mı? Bunları yaparak, program ve tüzüğü değiştirerek, CHP’nin bizlerin ve halkımızın umudu olmaktan çıkarmaya çalışmışlardır.
İste y-chp muhalefet ettikleri CHP’nin dönüştürdükleri partinin adidir.

Parti bu kadrolarla asla umut olamaz. Bu kadroların mutlaka değiştirilmesi gerekir. Masa basında yazılan delegelerle bu isin olmayacağı artık anlaşılmalıdır.
Tek çare üyelerin görevini yapmasındadır. Aynı zamanda seçmen olan üyeler bu günden itibaren adaylarını belirleme hakkını kimseye vermemelidir.
Hele hele program ve tüzüğe uymayan, CHPli olmayanların adayları belirlemesine mu sade etmemelidirler. Kendi adayımı ben belirler, oyumu verir, onun kazanması için çalışırım. Bunu her üye söylemelidir. Genel başkan yada PM üyelerine derhal bundan sonra adaylar bütün üyelerin katılımı önseçimle belirlenecektir kararı alın demelidirler.
Sakat olan üyelik değil masa basında hukuksuz şekilde yazılan delegelerdir. Önseçimde üyeler oy kullanacağına göre ortada bir sakatlık yoktur.

Üye aynı zamanda seçmendir. Ne yani adayım budur demeyecek, Ankara’dan senin adayın budur denecek. Buna üyeler hayır demelidir. İl ve ilcelerde hukuksuzluk yapanlar parti barışına darbe vuranların amacı kazanmak olamaz.
Önseçim il ve ilce yönetimleri seçimlerindeki kavgayı da bitirecektir.
Bu kavgayı yapanlar delege olmak atanarak bir yerlere gelmek ve partinin iradesini gasp edip atamalarla partiyi yönetmek isin yapmaktadır. Bunları yapanlar asla önseçim yapmaz. Üyelerden de kaçar.
Atamalarla parti asla umut olamaz. Partinin yöneticileri gerçekten CHPli olsalar üyelerden neden kaçsınlar ki: Öyle ya canla basla partinin başarısı için Türk milletinin iyiliği için çalışan yöneticileri  üyeler bas tacı edip tekrar seçmezler mi?
Önseçim yapmama konusunda da hemfikir olan Baykal, Karayalcın, Kılıçdaroğlu CHP’ye CHPli üyelere karsı muhalefet etmiş etmeye de devam etmektedirler.

Darbe ile parti iradesini gasp edip CHP ile ilgisi olmayanların vekil yapılmasına, belediye kadrolarına atanmasına rıza gösterilemez.
Yerel seçimlerinde adaylar önseçimle belirlenmezse bilinmelidir ki partili kadroların yönettiği belediyelere büyük darbe vurulacaktır.

Tek çare üyeler görevini yapacak, adaylarını kendisi belirleyecek bunun dışında başka reçete yok.
üye olarak adaylarımı belirleme hakkını parti yönetimine vermiyorum.
Önseçim istiyor, ben kendi adayımı kendim belirlerim diyorum.
Sizler….

26.4.2013
Mazlum Vural

 

Bu yazı Parti Yöneticileri takip Çalıştayı kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir