YAVUZ HIRSIZ BİZİM EVDE YİNE AYNI GÖREVDE!.. Cemil Can

YAVUZ HIRSIZ BİZİM EVDE YİNE AYNI GÖREVDE!.. Cemil Can
Yavuz hırsızın ev sahibini bastırması gibi, yol düşkünü Dersimli Kemal, Cemaat’in borazanı haline getirilmiş Halk TV’de, Süheyl Hoca’nın ihraç istemiyle disipline sevk edilmesini savunuyormuş!..

Kobanili Kemal, partililerin Program ve Tüzük’e uymalarını, uymayanların partinin dışına çıkmaları gerektiğini söylemiş…

Bu sözler çok doğru, aynen katılıyorum…

Lakin, Dersimli Kemal, bu kuralın kendisine uygulanmasına razı değil!..

Ayrıcalıklı olmak istiyor!..

4 yıldır parti programını sistemli olarak çiğneyen Dersimli Kemal’in bizzat kendisidir: PKK açılımına destek veren ve ilk krediyi açan o değil miydi?..

Terör örgütü PKK ile hükümetin müzakere başlatmasına itiraz mı etmişti?..

İster Kemal, ister şakşakçılık yapanlardan biri, bize “TERÖRLE MÜZAKERE” yi programın neresinde bulduklarını açıklasınlar!..

Gösteremezler…

Çünkü tam tersine, CHP Program’ı “TERÖRLE MÜCADELEYİ” esas almıştır!..

Programı değiştirmeden, programa aykırı söylem geliştirmek ve bundan ısrar, partiden ihraç nedeni olduğuna göre, İHRAÇ EDİLMESİ GEREKİN KİŞİ KEMAL KILIÇDAROĞLU DEĞİL Mİ?..

Antalya’daki kampta, Selin Sayek Böke’ye okuttuğu, PKK açılımına ekonomik destek sağlayan “Ekonomik Yerellik” ve “Kalkınma Ajanslarının çalışması” CHP Programı’nın neresinde var?

Yoksa daha önce Program’da CHP’nin ekonomi politikası yazılmamış mıydı?..

PKK’nın “idari ve mali özerklik” elde etmesinin hukuki alt yapısını oluşturacak olan “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın çekince konulan maddelerindeki çekinceleri kaldırmak, partinin hangi yetkili kurullarında kararlaştırıldı?

İhanetten farksız olan bu sözler, CHP Programı’na uyar mı?..

Ayn el Arap’tan (Kobani) sivil halkın tamamı Türkiye’ye gelmişken, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’ye yardım etmesi için, TSK’nın Suriye’ye girmesine olanak sağlayacak tezkerenin çıkartılmasını isteyen kimdi?..

Sen Hey! Öcalan’ın Kemali!.

Terör örgütü yöneticileri; Salih Müslim, Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın isteklerini dile getirmekle ne elde ettin? Öcalan’dan aferin mi aldın? Hani bir ara “anaların ağlamasın” diye bunları yapıyorum demiştin. Analar ağlamadı mı? 40 bin yurttaşımızın anasını ağlatan bu katillerin sözcülüğünü yapmak sana mı kaldı?..

Sen onların suç ortağı değil misin?..

Terör örgütü PYD için terör örgütü değildir diyen de sendin!..

Hükümet, seçimlere gitmeden önce, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi içerisinde “Legal görünümlü illegal örgüt yapı” terimi koyarak, sırası geldiğindeCemaat’i veya HDP’yı bu kavramın içerisine yerleştirerek, yargılayacakları belli değil mi? Hatta hükümet sözcüsü Arınç bile, “Çözüm sürecine merbur ve mahkum değiliz” diyerek ilk işareti verdi…

Anlaşılıyor ki, PKK’ya duyulan nefretten siyasi olarak yine, onlar yararlanacaklar!..

Bütün bu gelişmeler ortada iken, sen kalkıp Halkların Demokrasi Partisi (HDP) ile ittifaka girişiyorsun!..

Bu ne kafasızlık, bu ne çapsızlıktır demezler mi adama?!..

En sadık adamlarından Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özpolat, Hamburg’da CHP’nin HDP ile ittifak etmesi gerektiğini söylememiş mi? Bu konu dile getirdiğinde “Hayır öyle bir şey yok” demedin ki!.. Demek ki, senin isteğin üzerine böyle konuşuyordu…

Şimdi çıkmışsın ortaya: Ulu orta; utanmadan, sıkılmadın ve arlanmadan PKK’nın sivil uzantısı HDP ile seçim ittifakı görüşmelerini başlatıyorsun!..

Bütün bu eylem ve söylemlerin CHP Programına aykırı değil mi?..

Hangi yolun yolcusu olduğun belli oldu.

Def olup git partimizden!

Belki de CHP’yi bitirmeden HDP’ye gitmemeye yemin etmişsin!..

Dersim’in intikamını böyle mi almak niyetin?..

Halep oradaysa arşın buradadır…

Program (1) aşağıdadır, Tüzük (2) de…

Merak edenler okuyup baksınlar, bu yazı içerisinde bir tek hatalı sözüm var mıdır?…

“Öcalan’ın Kemal’i”nin CHP ile kan uyuşmazlığı olduğu kesin!..

Birkaç haini ile birlikte, Devleti kuran CHP’yi, PKK’nın tanıtım bürosu haline getirdiler!

Sıkı ise Program’ı değiştirseler!…

Sessiz sadasız CHP’yi PKK’nın alt birimi haline dönüştürdüler?..

Sen Hey, Dersimli Kemal!

Elinde Öcalan’ın 10 emri ile kapı kapı dolaşıp, terör örgütünü meşrulaştırmaya utanmıyor musun?..

Bu hakkını sana hangi delege verdi?..

Yoksa CHP tabanını, her söylediğinisorgulamadan kabul edecek budalalar mı sanıyorsun?..

YOLUMUZDAN ÇEKİL, AKSİ HALDE EZİLECEKSİN!..

DİPNOTLAR:

(1) Program: http://cemilcan.gen.tr/wp-content/uploads/2014/07/CHP-Program.pdf

(2) Tüzük    : http://cemilcan.gen.tr/wp-content/uploads/2014/07/CHP-Tuzuk.pdf

 

“PKK’YI KURTARMA EYLEM PLANI”DIR!..‏ Av. Cemil Can-Ekonomik durumumuz:

12 senede milli gelirimiz 3‘e katlanmış çok şükür. Ama sadece son 6 senedeki dış borcumuz 7‘ye katlanmış. 2014 itibariyle373 milyar dolar olan bu borcun, 220 milyar doları özel sektöre aitmiş. 2000’e kadar46′yı bulan AVM sayısı, 2014 itibariyle300‘ün üzerine çıkmış… Küçük esnaf olarak isimlendirilen; bakkal, kasap, manav gibi meslekler tarihe karışmış artık. Bir kısmı AKP’nin il ve ilçe yönetim kurulu görevlerine getirilmiş, geri kalan özelleştirmelerde ihale sırasının kendilerine gelmesini bekliyor!..

2015 Mart ayına kadar ödenmesi gereken130 milyar dolar dış borcumuz var. Merkez Bankası’nın elinde ise net 30 milyar dolar bulunuyor. Geri kalan 100 milyar dolar, Türk bankalarının dolarda tuttukları mevduattan kaynaklanıyor. Yani borcumuz için ödenebilecek para değil!.. Söz paradan açılmışken, Suriye’den gelen sığınmacılar için harcanan 4,5 milyar doları da biz ödeyeceğiz, haberiniz ola!..
***
-Muhalefet daha önemlidir:
Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefettir. Bir rejimde; muhalefet yoksa, zayıfsa veya görevini gereği gibi yapmıyorsa; yani iktidara “yandaşsa”, o yönetimde demokrasi topaldır, eksiktir veya yoktur… Başka bir ifade ile söylersek; iktidarın keyfileşerek hukuk devletinden uzaklaşmasının freni düzgün muhalefettir. Muhalefet görevini gereği gibi yapmazsa, iktidar freni boşalmış kamyon gibi üstümüze doğru gelir. Hele de muhalefet de “yandaş” ise, durum çok daha beterdir. Bu defa halk muhalefetin varlığına inandırıldığı için, yeni arayışlar içerisine girmez. Barajlarda eğlenir, oyalandıkça oyalanır… Ülkemizde yaşanan durum, tam olarak bu tarif edildiği şekildedir… Bu yüzden gözümüz iktidardan çok, muhalefetin üzerinde olması gerekir…

***
-PKK’yı kurtarma eylem planı:
Kobani zaten boşaltılmış185 bin sivil Kürt, Türkiye’de misafirdir. Ayn el Arap’ta kasabayı savunmak için sadece PKK’lılar kalmış. Yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu (K.K.) yeni bir tezkere ile Türk Ordusunun Kobani’ye girmesini ve Kürt vatandaşlarımızın yakınlarının kurtarılmasını neden istiyor?.. K.K. bu isteğini dile getirmeden önce, yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, KCK yöneticileri ile aynı dili kullanarak, halkı sokağa dökülmeye davet etmemiş miydi? Açıkca hükümet PKK’ya yardım yapsın diyemiyorlar tabi. Akıllarınca, TSK’yı PKK’nın yanına vererek, IŞİD’e karşı savaştıracaklar. Sonra da görevini yapan asker doğruca kışlasına dönecek!..

Kobani, PKK’nın üç kantonundan biridir. Düşerse K.K.nın morali fena halde bozulacak elbette. Öte yandan, CHP genel merkeze mescit açmakla görevli Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, tabanı daha fazla oyalayamaz. Yeni CHP ,giderek AKP’ye benziyor!.. Ne zaman sivri bir çıkış yapsalar, bilin ki, o sırada hayati öneme sahip bir konuyu gözümüzden kaçırıyorlar!.. Genel merkeze mescit açma işi de öyledir: Kobani’de 40 bin kişinin katili PKK’nın “Rojava”sını kurtarma projesinin üzerini kapatacaklar!..

IŞİD’in, Irak’ta Musul’u işgali veTürkmen yerleşim alanlarına saldırısıyla birlikte, binlerce Türkmen katledilirken, Kılıçdaroğlu sağırları oynuyordu… Türkmen şehri Telafer’den, Suriye sınırına o zaman yaklaşık 200 bin Şii Türkmen gelmişti… Türkiye bu soydaşlarımıza sınırı açmayınca, onlar da güney illere doğru göç etmek zorunda kaldılar… PKK’nın Türkiye kolu Y-CHP, mescit açma numarası ile bir de bu konuyu unutturmayı deneyecek!..
***
-PKK yoğun olarak aldatılmışlık duygusunu yaşıyor:

PKK’nın Atatürk heykellerini kırması, resmi binalara saldırması, otobüsleri yakmasının arkasında hangi duygu ve düşünceler yatıyor?

AKP ile PKK kardeş kardeş “açılım” oyununu ne güzel oynuyorlardı. Şimdi de Y-CHP de bu oyuna katılmış. Öyle utangaç da filan değil. HDP’nin çağrısı ile sokağa dökülen PKK militanları, ortak oldukları hükümeti, bayağı zor duruma düşürmüşler. Erdoğan’ın tek derdi Esat’ı düşürmek ve iktidarını sürdürmekti. PKK’nın ki ise, IŞİD’den kurtulmak. Erdoğan, kendi amacına hizmet edeceği için IŞİD’in zayıflatılmasını istemiyor tabi. O hala IŞİD ile Esat’ı düşürebileceğini sanıyor. Çünkü bir tek bu şekilde itibarını kurtarabilir. Erdoğan, hem PKK hem de IŞİD ile hemhal gibidir. O yüzden aralarındaki kavgada açıktan yer almak istemiyor. Diğer yandan, gizli tanıklık yaparak, Türk Ordusu’nu çökertme hainliğinde görev üstlenen terör örgütünü kurtarmak için aynı orduyu görevlendirmek pek kolay olmayacak! Her ne kadar ulusalcı komutanlar, Ergenekon ve Balyoz davaları ile tasfiye edildiyse de, Atatürkçüleri TSK’dan kimse silip atamaz. Bu yüzden haklı olarak arkadan gelenlerden emin değillerdir. Erdoğan’ı, Cumhurbaşkanlığına taşıyan PKK, bugünlerde aldatıldığına kesinkes inanıyor!.. Şu an en can alıcı düşmanı IŞİD’i, Davutoğlu hükümetinin desteklediğine de inanıyor. Bu noktada örgütün psikolojisini en iyi yansıtan Cemil Bayık’tır. Açılım bittideyip, silahlı birliklerini Türkiye’ye göndermiştir… Söylenenler doğruysa, ülkemizde de IŞİD’ın uyuyan hücreleri varmış. İki arada bir derede kalan Erdoğan, ne yapsın şimdi?..

Aldatılmışlık duygusunu en yoğun şekilde yaşayan PKK, kurtuluşu Atatürk büstlerine saldırmakta bulmuş… IŞİD karşısında çaresiz kalan örgüt, ha bire Türk “kardeşlerini” tehdit ediyor…
***
-Türkiye Cumhuriyeti’nde son durumu arz ediyorum:

Tarih 11 Ekim 2014.

Nüfusumuz: 76 milyon’dan 35 kişiazalmıştır,

İşsiz Sayımız: 6 milyon 197 binin üzerine çıkmıştır, (1)

Son ayaklanmada ölü sayısı: 2 polisimiz şehit, 4 vatandaşımız linç edilmiş, böylece ölü sayısı 35‘i ulaşmıştır,

Yaralı sayımız:170‘i polis olmak üzere1.000‘e yakındır,

Yakılan okul sayısı:212,

Yakılan kamu binası sayısı:92,

Yakılan araç sayısı:1.177‘dir…

Ekonomik durumumuz ise birinci paragrafta özetlendiği gibi berbattır…
***
-Küresel güçlerin planı dört dörtlük yürüyor:

 Savaş: İçeride “olağanüstü hal” ve “sıkıyönetim” demektir… Savaş çıkartmadan, hiçbir şekilde halkı sakinleştirmek mümkün değildir!..

Devletin tepesinden, Cumhurun başı Erdoğan’ın son açıklaması şöyle:”IŞİD ne ise PKK da odur.

Hükümetin başı Davutoğlu:”Barış sürecini feda etmeyiz” demiştir…

Yukarıdaki rakamlar “barış” halini ifade ediyor, bir de savaş halimizi düşünün artık!..

Doğrusunu söylemek gerekirse, ben bu gidişten çok ama çok korkuyorum…

BM Suriye Özel temsilcisi Staffan de Mistura: Türkiye’nin Kobani’yi savunmak isteyen gönüllülere izin vermesini istemiş…

Ne ilginç değil mi? BM bile Kobani’yi kurtarma peşindedir… PKK ise gönülsüzler ordusu gibi, ha bire verilen görevden kaçıyor. Tabanları yağlayıp, kapağı Türkiye’ye atmışlar yine!.. Birkaç Atatürk büstü daha yaksalar, örgüt olarak varlıklarını sürdüreceklerini sanıyorlar…

ABD Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin Suriyeli“ılımlı” muhalifleri eğitme ve techizatlandırma programını kabul ettiğini açıklamış…

ABD, yabancı uyruklu teröristlerin adını “ılımlı muhalifler” koyarak, kamuoyunu aldatabileceğini sanıyor. Nasılsa, Türkiye bir kere terör örgütleri ilemüzakereye başlamış. Oldu olacak, eğitim ve donatımları ile de uğraşsın istiyor!..

Beklenmedik gelişmeler olunca, ABD, Y-CHP, AKP ve PKK aynı cepheye düştüler… K.K.nın “analar ağlamasın” edebiyatı çöktü yine. Gizlenerek bugünlere getirilen iğrenç ilişkiler, şimdi PKK ile diz dize oturmaya kadar geldi işte…

Cellatların örgütü IŞİD’i öne sürerek; Türkmen ve Arapları katlettiren ABD, sıra Kürtlere gelince acaba neden harekete geçti!? “Özgür Kürdistan” ile “Sünni Irak”ın alt yapısı oluşmak üzeredir. Bu istek, yıllar önce BOP haritası ile duyurulmadı mı? Bölgedeki gelişmeler o haritayla örtüşünce, rahat uyuyan Coniler olacak!..

 Bundan böyle Türk halkına rahat uyku yok!..

Uyuduğumuz yetti artık!?..

Av. Cemil Can
DİPNOT:

(1) http://sozcu.com.tr/2014/ekonomi/gercek-issiz-sayisi-6-milyon-197-bin-556836/

ÖNCE KAFAMIZI KARIŞTIRACAKLAR ONDAN SONRA…‏Av. Cemil Can
Anlaşılan bu sıralar Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), bütün kötülükleri anası olarak işlem görecek!..

Aydınlık’tan Mustafa Mutlu’nun kafası bayağı karışık. Sözcü’den Emin Çölaşan neler olduğunu anlayamadım diyor. ABD, IŞİD’i hem silahlandırıyor hem yok etmek istiyor diyenler de çoğaldı… Tezkereyi PKK ve IŞİD’e karşı gibi görenler de var elbette!..

Halbuki, Davutoğlu: “Tezkere çözüm sürecinin garanti altına alıyor, çözüm sürecine katkıdır” diyor…

KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, bugünlerde “Kobani” olarak adlandırılan Halep’e bağlı Ayn el Arap’ta tampon bölge oluşturulması halinde, açılım sürecininbiteceğini söyleyerek, “Savaş başlar, Çünkü tampon bölge bize yöneliktir.Rojava’nın kazanımlarını ortadan kaldıran bir güçle çözüm süreci geliştiremeyiz” ifadesini kullanmış… Bu arada “müzakere süreci”ne geçilmezse “sivil itaatsizlik” veya “gerilla” eylemlerine geçecekleri tehdidini savurmayı da ihmal etmemiştir!..

Bayık’ın “kazanım”olarak ifade ettiği Kobane; Suriye’nin Ayn el Arap ilçesini Şam’dan koparıp “kanton” ilan etmektir. “Kürt koridoru” diye tanımlanan bu yer, gerçekte petrolün güvenli bir şekilde Akdeniz’e akıtılması için önemli geçiş noktalarından biridir…

19 ayda Irak’ta bin 347 sivili öldüren,17 bin 386 kişiyi yaralayan ve 800 bin insanı da göçe zorlayan IŞİD’in önünde kaçacak delik arayan PKK’nın, bu kuru sıkı tehditlerini hiçbir şekilde ciddiye almamak gerekir.

BDP yöneticileri biraz daha temkinlidir; açılım bitti, bitecek diye ha bire bağırıp duruyorlar…

Bu arada, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi, “açılım”a inananlar cephesinde şaşkınlık yaratacak şekilde; “eşbaşkanlık” uygulamasının hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir!..

Daha önemlisi; Şam güney sınırımızdatampona karşı değilmiş ve IŞİD mevzilerine yapılacak hava saldırılarına da ses çıkartmayacakmış… Ama Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat, Türkiye’nin toprakları içinde gerçekleştireceği herhangi bir askeri operasyonun “saldırı” olarak kabul edeceklerini açıklamıştır!..

Rusya ile İran ise, tezkereyi eleştirmişler,BM kararı olmadan yapılacak askeri müdahaleyi “işgal” kabul edeceklerini açıklamışlardır…

İBDA-C’nin yayın organı Adımlar dergisi, “IŞİD sen oradan biz buradan” diyerek, Türkiye’deki geleneksel İslami çizginin yerini göstermiş, IŞİD’e destek vermiştir…

Kılıçdaroğlu’nun uluslararası koalisyona peşin destek açıklamasından sonra, genel başkanını açığa düşürecek şekilde Y-CHP’nin son kararını yine Loğoğlu açıklamış: “Güvenli bölge, uçuşa yasak bölge komşuya saldırı anlamına gelir” demiştir…

PKK lideri Öcalan‘ın:“Kobani’nin düşmesi Türkiye’yi yeni bir darbe sürecine sokacaktır. Ayrıca çözüm sürecini sonlandıracaktır” şeklindeki tehdit mesajı da ilk defa TBMM’nden okunmuştur…

Genelkurmay Başkanı Org.Necdet Özel, daha önce PKK ile savaşan komutanların, Ergenekon ve Balyoz davalarında sanık olarak yargılandığını hatırlamış ve MİT’e verilen yasal zırhı askerler için de istemiştir!..

Şantaj ve tehdidin en büyüğü ise, ABD Başkan Yardımcısı Jeo Biden‘den gelmiştir: Harvard Üniversitesi’nde verdiği konferansta; El Kaide terör örgütü de dahil olmak üzere, Suriye’de bulunan bütün terör örgütlerinin Türkiye’den finans desteği aldıklarını iddia etmiştir… Bölgedeki en büyük problemin Washington’un müttefikleriyle ilgili olduğunu ileri süren Biden; Türkiye, Suudi Arabistan ve Arap Emirlikleri’nin, Suriye devletine karşı savaşacak her güce yüz milyonlarca dolar finans ve kamyonlar dolusu silah desteği yaptıklarını dile getirerek, (1) Obama’nın beyzbol sopası yerine, bu defa Uluslararası Ceza Mahkemesi‘i göstermiştir!.. Jeo Biden gibi kurt bir politikacının, yoğun tepkiler üzerine sözlerini geri alması ve özür mahiyetinde açıklamalar yapmasını,diplomatik nezaket çerçevesinde değerlendirmek gerekir!..
***
Yukarıdaki haberleri kim okusa elbette hiç kuşku yok ki, kafası karışacaktır, karışması da gerekir!..

***
Ne olup bittiğini anlamak için birazgeriye gitmek gerekir. O zaman büyük haritaya baktığımızda gelişmeleri kolayca analiz edebiliriz. İşe, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nden (BOP) vazgeçip geçmediği sorusuna verilecek yanıt ile başlamak en doğru yoldur. Dünyanın ikinci büyük petrol rezervleri Irak’ta olduğuna göre, ABD’nin petrolü bırakıp gideceğini düşünmek biraz saflık olur. O halde, bütün gelişmeleri; sonuçta Ortadoğu petrolleri ile doğal gazının küresel güçlerin elinegeçecek ve güvenli bir şekilde Akdeniz’e akıtılacak şekilde değerlendirmek gerekir… Küresel güçler, enerjinin güvenli bir şekilde akıtılması için, kendilerine göbekten bağlıbekçibir devlete ihtiyaç duymaktadırlar. BOP haritasında işaretlenmiş “İkinci İsrail” denen “Free Kurdistan” bu görevi yapmak üzere düşünülmüştür. Kürtleri temsil etmek iddiasında olan; Barzani, PKK, PYD gibi örgütler de bu plana evet diyerek ABD’den rol istemişlerdir… Bu gerçekleri dışarıda bırakarak yapılacak olan değerlendirmeler emperyalizmin çıkarlarına hizmet eder!..

Bu sıralar yaşanan gelişmeler, bu temel plana kısa ve uzun vadede zarar veriyorsa o hareketler desteklenebilirler

Aksi halde emperyalizmin bölgedeki piyonu olmak ve küresel güçlere hizmet etmekten kurtulmak olanaksızdır!.. Elimizdeki tek ölçüt bu olmalıdır…

Küresel güçlerin desteği ile iktidara gelmiş ve iktidarlarını sürdürebilmek için; iç hukuka göre anayasal suçlar, devletler hukukuna göre -terör örgütlerini destekledikleri için- savaş suçları işlemek zorunda bırakılmış iktidarların, daha sonra “milli duruş” göstererek, emperyalist saldırılara karşı koyması beklenemez!..Tam aksine, tehdit ve şantajla emperyalist planlarda rol almak zorunda bırakılırlar!.. Halktan güç almayan böylesi iktidarlar,milli ordularını emperyalistlerin çıkarlarınıkorumak için görev verebilirler!..

Milli orduları böyle kirli savaşları sokmak, ileride vatana ihanet suçu kapsamında yargılamaya neden gösterilebilir… Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in, MİT’in PKK terör örgütü ile müzakereleri sürdürmesine sağlanan yasal zırhı, askerler için de istemesini bu bağlamda değerlendirmek gerekir!..

Genelkurmay Başkanı Özel’in, PKK’lı Milletvekili Gülten Kışanak’a haddini bildiren teğmeni çağırıp kutlaması da bu aşamada oldukça anlamlıdır… Bu kutlama, milli bir duruşu ifade etmektedir. Hükümetin baş kesen terör örgütü IŞİD önünde tutunamayan ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan PKK’lı teröristleri tezkere kapsamına alınması, biraz da TSK’nin bu duruşundandır!..

Dolayısıyla Erdoğan’ı,(ABD’nin baskısı ile TSK’nın duruşu arasında) iki arada bir derede kalmış gibi düşünmek pek de hatalı olmasa gerekir… Kendisinin ve partisinin siyasi geleceği bire bir bu olaylara bağlıdır…
***
IŞİD, ABD’nin BOP haritasında “Sünni Irak” olarak belirlediği coğrafyada verilentemizlik görevini yapmıştır. Şimdi sıra bu bölgenin IŞİD’tentemizlenmesine gelmiştir. ABD’nin bölgedeki müttefikleri eliyle silahlandırıp eğittiği bu cinayet örgütüne verilen temizlik görevi bittiğinde, kuşkusuz işi de bitirilecektir!.. Bunun için ABD askerleriyerine bölgedeki Sünni Müslüman ülkelerin askerleri kullanılacaktır!.. En önemli ihraç ürünü askeri olan Türkiye bu nedenle ayrı bir öneme sahiptir…

Emperyalistler temizlik harekatı ile bölgedeki Kürt güçlerini de tekeindireceklerdir. Barzani, Talabani, PKK ve PYD’nin bir şekilde birbirine düşürülmesi ve sonuçta muhatap olarak bir tekinin kalması arzulanan bir durumdur. Aksi halde, bu bölgede savaşı bitirmek ve enerjinin akış güvenliğini sağlamak mümkün olamayacaktır!.. Sürekli savaş hali de küresel güçlerin işine gelmez. Bu yüzden ABD Kongresi 3 yıllık bir savaş süresi öngörmüştür!..

Emperyalistler, aynı zamanda üç yıl süreceğini öngördükleri bu savaş sırasında, dünyanın değişik Müslüman ülkesinden gelecek olan ve en çok korktukları kafa kesen IŞİD gibi “radikal” İslamcı gruplardan da kurtulmuş olacaklardır… Türklere özgü bir söyleyişle ifade edersek; “İti ite kırdırma” işini de bitireceklerdir!..
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,Esat’ı düşürme inadı, onu yeni bir “Parsadan olayı”ile karşı karşıya bırakmış olabilir mi? Jeo Biden’in,Türkiye’nin terör örgütlerinefinansal destek verdiği açıklamasını, Erdoğan’ın sıcağı sıcağına; “Biz hiçbir terör örgütüne destek vermedik” diyerek inkar edip yalanlaması, akla bu olasılığı getiriyor… Bu noktada, Erdoğan’ın “terör örgütü” vurgusu yapması da son derece önemlidir. IŞİD’e terör örgütü mü dedi, yoksa IŞİD terör örgütü değildir mi demek istedi, pek anlaşılamamıştır!..Biden’ın özür dilemesinin ise hiç bir anlamı bulunmamaktadır!..

Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’den gelen sığınmacılar için harcanan paranın 4,5 milyar dolar olduğunu söyledi. Aynı toplantıda konuşan Başbakan Davutoğlu ise 3,5 milyar dolar harcandığını söyleyerek (2) Erdoğan’ı yalanladı!.. Sığınmacılara ne kadar yardım yapıldığının elbette tutulmuş kayıtları vardır.Fakat Başbakanın örtülü ödenekten kime ne kadar para verildiğinin hesabını sorma olanağı bulunmamaktadır. Bu yüzden,fark olarak gözüken 1 milyar doların, terör örgütlerine “finansal destek” olarak kullanılıp kullanılmadığını bir tek Erdoğan açıklayabilir!.. Buna rağmen, Jeo Biden, kendinden bu kadar emin nasıl konuşabiliyor anlamak mümkün değildir!.. Bu kefere, o kadar mı içimize sızmıştır?!.. Yok daha neler…
***
Diyarbakır’da bulunan hava üssünden kalkan savaş uçakları, Suriye sınırı boyunca keşif uçuşları yapıyor ve havan mermilerinin geldiği noktalara bomba yağdırıyorlar. Bu demektir ki, Türkiye resmen bu kirli savaşın içindedir! Koca bir ülkeyi, kendisine ait olmayan bir savaşa sokmak, bu kadar basittir işte! Nasılsa karşı tarafta yabancı ajanlar cirit atıyorlar. Bize doğru bir iki füze veya bir kaç havan mermisi attılar mı, savaşın içerisindeyiz!.. Bu son tümce size de bir şey anımsattı mı acaba?..

1 Mart 2003 tarihinde reddedilen tezkereye inat, 11 yıl sonra bu defasınırlarımızı korumak üzere yabancı askerlerin topraklarımıza çağrılmasına izin veren bir tezkere TBMM’nden geçti. 4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de askerlerimizin başına geçirilen çuval ise henüz çıkarılmış değil!..
Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

  1. http://sozcu.com.tr/2014/gundem/turkiye-iside-destek-verdi-ama-simdi-pisman-615534/
  2. http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/234-oktayyildirim/53257-oktay-yildirim-stratejik-derinlik.html

ÇINARDA KURT VAR!..‏ Av. Cemil Can
TÜRBANA KURBAN EDİLENLER!..

“Türban silahını AKP’nin elinden alacağız” diyerek, türbanı önce üniversitelere, sonra TBMM’ne ve daha sonra da ortaöğretime kadar sokan AKP iktidarı karşısında Y-CHP, anlaşılmız (anlaşılmaz) bir suskunluk içerisindedir. Acaba neden? Okullarda türban yasağının kaldırılmasını “öğrencilere özgürlük” saçmalığı ile savunan Başbakan Davutoğlu, türbanı 10 yaşına indirmelerinin nedenini; “En kritik dönem biyolojik ve psikolojik olarak ortaöğretimdir” diyerek gerçek niyetlerinin “kindar ve dindar nesil” yetiştirmek olduğunu ağzından kaçırıverdi… Y-CHP’nin söyleyeceği bir tek söz yok mu?..

Maskeler düymüş, (düşmüş) gerçek yüzler ortaya çıkmıştır…

Gizli işbirlikçi politikaları ve “Türban sorununu çözdük” safsataları ile Alevileri de türbana sokan yol düşkünü Dersimli Kemal’in, şu andan itibaren bir daha Cemevlerine bile sokulmaması gerekir!..

IŞİD’İ DE SATTIK ELHAMDÜLİLAH!..

Erdoğan Cidde’deki zirvede, koalisyon için imza atmama nedenini IŞİD’in elindeki rehineler olarak gösterdikten sonra, “Artık durum değişti” dedi… Demek ki, AKP hükümeti IŞİD’i de özelleştirme kapsamına almıştır!.. Bu açıklama Türk vatandaşları için son derece ciddi hayati önemde bir tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. 49 rehine Türkiye Cumhuriyetini ABD ile birlikte hareket etmekten alıkoyabiliyorsa, IŞİD’in bulunduğu yerlerde çok dikkatli gezmek gerekir. Boğaz keserek adam öldüren bu katillerin o kadar aklı vardır. Yeni 49 kişiyi rehin alarak, Türkiye’yi koalisyondan çıkartmayı düşünebilirler…

ERDOĞAN KENDİ ÇALIMINI YEDİ!..

Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı sırasında Esat’ı düşürmek için elinden geleni yapmıştı. ABD’yi kara savaşına sokmak için MİT elemanlarına Türkiye’yi bile bombalatmayı akıllarından geçirmişlerdi. Şimdi de ABD, aynı çalımları Türkiye’ye atıyor. Koalisyona katılmamak için öne sürdüğümüz rehine sorununu el altından çözdüler. AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın olayı “CIA hamlesi” olarak değerlendirmesi son derece isabetlidir. Kim ne derse desin, bu bahanemiz elimizden alındığı için Erdoğan, Ordunun isteksizliğine rağmen ABD’ye boyun eğmek zorunda kalmıştır…

Hal böyle olunca, hava araçları olmadığı için IŞİD ile uzaktan yakından ilgisi olmayan “Uçuşa yasak bölge” oluşturulması talebini bile, bize yaptırıyorlar… Bu dahi gerçek hedefin IŞİD değil, Esat olduğunu göstermeye yetmektedir!..

Uzun zamandan beri dış politikamız “sıfır” ile ifade edildiği için, tek umudumuz kaldı o da Ordumuzdur… Umarız komuta kademesindekiler TSK’nin emperyalist emeller için kullanılmasına izin vermezler!..

KÜRESEL GÜÇLERİN İLGİLENDİĞİ KESİLEN BAŞLAR DEĞİLDİR!..

Suudi Arabistan’dan sonra dünyanın en büyük petrol rezervine sahip Irak’ta, petrolün yarıya yakını (yüzde 40’ı) Musul sınırları içerisinden çıkmaktadır. IŞİD, “Sünni Irak”ta etnik ve dinsel temizliği sürdürürken ne ABD, ne İngiltere, ne Almanya ve ne de Fransa sesini çıkartmıştı. Ne zaman IŞİD Musul petrollerine el atmış ve satmaya başlamıştır, o zaman ABD

bombaları yağdırmıştır… Çünkü küresel güçlerin asıl ilgilendiği Iraklıların kesilen kafaları değil, Musul’un petrolleridir!.. ABD üç yıl süreceğini öngürdüğü (öngördüğü) bir savaş planı yapmıştır. Oysa koalisyon güçleri IŞİD’e karşı bir savaşı birkaç gün içerisinde kolaylıkla bitirebilirler. Bu plandan anlaşılıyor ki, asıl savaşılacak olan ülke Suriye’dir… Dolayısıyla Rusya, Çin ve İran da doğal olarak işin içerisinde olacağından, savaşın AB-ABD koalisyonu ile Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) arasında geçeceği anlaşılmaktadır!.. Böyle bir savaşta Amerikalılar kendi askerlerinin ölmesine asla razı olmazlar. Zaten bu yüzden Irak’tan çekilmişlerdir. IŞİD’in temizlik görevi bittiğine göre, sıra onun bitirilmesine gelmiştir. Bu yüzden Conilerin yerine ölecek daha deneyimli (ve şahadetin yeni bir yaşamın başlangıcı olduğuna inanan) askerler aranmaktadır!.. Türk Ordusu bu kirli savaşa alet olmazsa, emperyalistler er geç yenilerek çekilmek zorunda kalacaklardır!.. Böylece Büyük Ortadoğu Projesi de yenilgi ile sonuçlanacaktır!..

Y-CHP SONUNDA PKK’YA İLTİHAK EDECEKTİR!..

Yeni CHP’nin Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat, Kılıçdaroğlu’nun oluru ile açıkladı:HDP ile ittifa (ittifak) yapabiliriz demiş… Bence Y-CHP’yi kapatıp, HDP’ye ihtihak etmeleri daya uygun olur. Hiç değilse Atatürk ve arkadaşlarının anısı(nı ekle) kirletilmemiş(kirletmemiş) olurlar. Uzun zamandan beri Y-CHP’nin CHP olmadığını anlatmaya çalışanlar asla yanılmamışlar…

Emperyalizmle işbirlikçiliğin günümüzde büründüğü şekil; Yeni CHP, Yeni Türkiye vb gibi “Yeni” sözcüğü ile ifade edilmektedir… Y-CHP, ABD’den Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde rol isteyen BDP/HDP’den artık farksızdır. Bu anlamda biraz da PKK’lıları “özgürlük savaşçıları” olarak tanıtmakla görevli PKK’nın yan kuruluşu gibi görev yapmaktadır… Öcalan’ın “Kemal’e selam söyleyin açılımı desteklesin” talimatı harfiyen yerine getirilmiştir… Dersimli Kemal, tıpkı Sezgin Tanrıkulu gibi Abdullah Öcalan’ın aciz bir kuludur!..

PKK IŞİD KARŞISINDA AĞIR KAYIPLAR VERDİ!..

IŞİD, Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın Suriye kolu PYD’nin üzerine yürüdü. PKK, IŞİD karşısında ağır yenilgi aldı. ABD, IŞİD’ı bombalayarak PKK’nın imdadına yetişti. IŞİD karşısında çaresiz kalan Murat Karayılan ise “Çözüm süreci bitti” diyerek yine Türkiye’yi tehdit etti… Bu olaylar bile PKK’nın IŞİD’a (e ) göre, daha zayıf ve güçsüz bir örgüt olduğunu göstermeye yetmektedir!..

Bu gerçek karşısında; Yeni CHP, güçsüz olan PKK ile müzakere etmeyi, daha güçlü ve acımasız olan IŞİD’e karşı ise koalisyona katılmak suretiyle, mücadele etmeyi savunarak saçmalamaktadır!.. Kemal Kılıçdaroğlu’un (KK) bu beyanları ileY-CHP’nin bir politikasının olmadığını ve Yeni CHP’nin hükümetin “açılım” politikalarını benimsetmekle görevli olduğunu gösterir…

HÜKÜMET DE “GAYRİMEŞRUDUR” DİYEBİLİRİZ!..

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, HSYK seçimlerini Cemaat’in kazanması halinde sonuçları gayrimeşru ilan edeceklerini söylemiştir. Bu açıklama, Cemaat’e yakın hakim ve savcıların yargıya doldurulmasının meşru olmadığının dolaylı bir itirafıdır. Doğal olarak bu durumun da sorumlusu yine AKP iktidarıdır. Zira herhangi bir seçim sonuçunun (sonucu) gayrimeşru ilan edilebilirse, AKP iktidarını da gayrı meşru ilan etmek mümkün hale gelebilecektir!..

“KÜRTÇE EĞİTİM” KÜRTLERİ ORTAÇAĞ KARANLIĞINA MAHKUM ETMEKLE EŞ DEĞERDEDİR!..

Kürtlerin anadilde eğitim ısrarı, eğitiliyormuş gibi yapılarak cahil bırakılma ve Ortaçağ karanlığına mahkum edilmekten başka hiç bir işe yaramaz! Bir an için Kürtçe eğitimin yapıldığını ve Kürt Üniversitelerinden doktorların, mühendislerin, hukukçuların ve öğretmenlerin mezun olduğunu düşünelim. Türkleri Kürtçe öğrenmeye mecbur bırakmadıkça bu meslek mensuplarının hiç birinin Türkiye’nin batısında iş bulma veya özel iş kurma olanağı bulunmamaktadır…

CIA’ya göre Türkiye’de yaklaşık 14 milyon Kürt yaşamakta ve bunların yarıya yakırı (yakını) Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki 19 ilde bulunmaktadır. Bu illerde Kürtlerin toplam nüfusa oranı ise yüzde 55 civarındadır.(1) Bu rakamlar karşısında 19 ilde yaşayan ve fakat Kürt olmayan diğer etnik gruplar da Kürtçe öğrenmeye mecbur bırakılmalı ki, Kürtçe okullardan mezun olanlar onlara da hizmet verebilsinler… Gerçekleşmesi imkansız olan bu seçenek, bir şekilde gerçekleşebilirse ve 63 milyon Türk halkına Kürtçe öğretilemeyeceği için Kürtçe eğitim alacak kişilere, Türkiye’nin Batısı yasaklanmış olacaktır(tır ekini kaldır) demektir…

Kürtçe bir dünya dili olmadığı için bu eğitimden geçenler, dünyadan da izole olacaklardır!.. Aynı zamanda bilim dili olmayan Kürtçeyi, başka ulusların öğrenme nedeni de bulunmadığı için tam anlamıyla Kürtçe eğitim, aşiretler dili ile yapılan ve kimsenin ilgi duymayacağı bir alan olarak kalmaya mahkumdur. Bu anlamsız ısrar, Kürt toplumunu feodal ilişkiler içerisinde yaşamaya mecbur etmekle aynı değerdedir… Türkçe-Kürtçe eğitim zıtlaşmasının eğitim dili olarak ortaya çıkartacağı gerçek ise; dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi emperyalistlerin dili olan İngilizcenin eğitim dili olarak öğretilme mecburiyeti olacaktır… Ünlü bir söz vardır: İngilizceyi öğrenebilmek için İngiliz gibi düşümek (düşünmek) gerekir!.. İngiliz gibi düşünen nesillere ise Türk de Kürt de denemez!..

Demek ki, anadilde eğitim ısrarı, halkların yararı için değil, emperyalizme uşak yetiştirmek içindir!..

90 YILLIK ÇINAR!..

BDP ve HDP’nin amblemine benzetilen Y-CHP’nin 90 yıllık çınarı, tipik bir algı yönetimidir. Yeniden yorumlanacak olan 6 Ok’un yerine konulması düşünülen bu amblem, görsel benzerlikten yola çıkarak, bilinç altına mesaj yollamak ve CHP tabanını Y-CHP/PKK ittifakına alıştırmak için olsa gerekir!..
Av. Cemil Can

DİPNOT: (1) http://wkurdishw.blogspot.com.tr/2011/02/turkiyedeki-kurt-says.html